Uzun Süreli Depresyonun Tedavisi Olarak EMDR
Yazan: Wood, E., Ricketts, T. ve Parry, G. (2018)
Düzenleyen: EMDR-Zone Editör Ekibi
İçerik Uyarısı: Siz veya sevdiğiniz birisinin intihar düşüncesi varsa 898 numaralı telefondan 988 İntihar ve Kriz Yaşam Hattı ile iletişime geçmenizi lütfen unutmayın. Ücretsiz, özel destek 7/24 mevcuttur. Daha acil kaynaklar için lütfen Şimdi Yardım Alın sayfamıza da bakın.
EMDR'nin depresyon tedavisindeki üstün etkinliğini ortaya koyan en son araştırmaları inceleyin.
EMDR'ye Giriş ve Uzun Süreli Depresyon Potansiyeli
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR), başlangıçta travma sonrası stres bozukluğunun (TSSB) tedavisi için kavramsallaştırılan ve geliştirilen terapötik bir yaklaşımdır. Yıllar geçtikçe terapi camiası travmatik olaylar ile depresyonun başlangıcı veya alevlenmesi arasındaki karmaşık bağlantıyı fark etti. Bu, EMDR'nin uzun vadeli depresyonla mücadeledeki potansiyelinin anlaşılmasına ve araştırılmasına yönelik ilginin artmasına yol açmıştır. Bu çalışmanın temel amacı, EMDR'nin sadece bu tür vakalar için uygulanabilirliğini değil, aynı zamanda hastalar arasında kabul edilebilirliğini ve semptomların azaltılmasındaki etkinliğini de belirleyerek bu potansiyeli daha derinlemesine araştırmaktı.
Uzun Süreli Depresyonun Yaygınlığı ve Zorlukları
Depresyon, kronik veya uzun süreli hale geldiğinde iki ana biçimde ortaya çıkabilir: tekrarlayan majör depresif bozukluk (iki veya daha fazla atak yaşanmasıyla karakterize edilir) ve kalıcı depresif bozukluk (2 yılı aşan bir süre boyunca sürer). Uzun süreli depresyonun sorunu geleneksel tedavilere karşı direncidir. Farmakolojik tedaviler ve bilişsel davranışçı terapi (BDT) dahil olmak üzere mevcut terapötik müdahaleler sıklıkla %50'den az bir yanıt oranı sağlar. Bu, alternatif veya tamamlayıcı tedavi yöntemlerine olan acil ihtiyacın altını çizmektedir.
EMDR'nin Teorik Temeli ve Travmayla Bağlantısı
EMDR'nin kalbinde uyarlanabilir bilgi işleme modeli (AIP) bulunur. Bu model, patolojilerin travmatik veya sıkıntı verici olaylarla ilişkili sorunlu anılardan kaynaklandığını ileri sürmektedir. Bu anıların yalnızca TSSB vakalarıyla sınırlı olmadığını belirtmek çok önemlidir. Depresyonun, özellikle de kronik olduğunda, kökleri genellikle olumsuz yaşam olaylarına dayanır. Dahası, kronik depresyondan muzdarip bireyler sıklıkla erken yaşamda daha fazla olumsuzluk bildirmektedir. Bu durum, çocukluk çağı travmasını, yaşamın sonraki evrelerinde depresyon için önemli ve yadsınamaz bir risk faktörü haline getirmektedir.